“REÇETESİZ İLAÇLARA SEKTÖREL BAKIŞ” PANELİ ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

“REÇETESİZ İLAÇLARA SEKTÖREL BAKIŞ” PANELİ ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ



“REÇETESİZ İLAÇLARA SEKTÖREL BAKIŞ” isimli panel 26 Eylül 2016 tarihinde Ankara’da gerçekleştirildi. Sağlık alanında fikir ve çözüm üreten paydaş kurumların temsilcileri reçetesiz ilaçlar hakkında görüşlerini ilettiler.

Panel öncesinde bir konuşma yapan TEB Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak etik eczacılık modelini benimsediklerini, şeffaf ve denetime tabi kanallar olan eczanelerin ilaç temini için en doğru noktalar olduğunu belirtti. Çolak, konuşmasında özetle şunları söyledi:

"Reçeteli/reçetesiz ayrımı olmaksızın ilaçların ve sağlığa ilişkin tüm ürünlerin bilimsel, amaca uygun, şeffaf ve denetime tabi bir kanal olan eczanelerden, ilacın aslî uzmanı olan eczacı danışmanlığında sunulması gerektiği ilkesi; Birliğimizin yıllardır politikaların ana eksenlerinden birini oluşturmaktadır.

Türk Eczacıları Birliği “ticari modeli” değil “etik eczacılık modelini” savunmuş, kamu yararına faaliyet gösteren bir meslek örgütü olarak sağlık alanının ticarileştirilmesi ve piyasalaştırılması girişimlerine kamusal-toplumsal yarar ve ulusal ekonominin korunması adına karşı çıkmıştır. Örgütsel olarak; eczanenin bir ticarethane değil, sağlık merkezi olduğu gerçeğini, ilacın sağlık profesyoneli olan eczacı danışmanlığında verilmediğinde en iyi ihtimalle düşük etkili, en kötü ihtimalle de öldürücü olabileceği gerçeğini her zaman, her zeminde savunmuştur."

Daha sonra kürsü alan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz de eczacının sağlık hizmet sunumu içerisindeki yerini, danışmanlık rolünü nasıl daha fazla güçlendirileceğini konuşmanın zamanının geldiğini belirtti. Gürsöz konuşmasında özetle şunları söyledi;

“Sağlık hizmet sunumu içerisinde eczacılarımızın konumu ne olmalı, bunu nasıl geliştireceğiz, ilaç danışmanı rollerini nasıl güçlendireceğiz konularını artık işbirliği içerisinde daha ciddi bir biçimde konuşmanın zamanı geldi. Çünkü OTC uygulamasını tam manasıyla hayata geçirdiğimiz zaman, eczacının danışmanlığı konusu da otomatikman gündeme gelmiş olacak. Çünkü eczacının kontrolüne bırakacağımız bir alan oluşturmuş olacağız. Biz kurum olarak dünyadaki uygulamaların hepsini detaylıca inceledik ve ülkemizdeki sağlık okuryazarlığı ve kültürel bir takım durumları göz önüne alarak, yeni bir sistem, bize has bir uygulama mevzuatı oluşturmanın zorunlu olduğunu gördük. Biz “OTC eşittir reçetesiz ilaç” diyoruz. Böyle isimlendirmenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Bu ilaçlar konusunda çalışmalarımıza başladık ve kısa sürede tamamlayarak hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Ancak kırmızıçizgilerimiz var. Bu alanı bir kere eczacı yönetecek. Bu ilaçlar da kesinlikle eczane dışına çıkmayacak. Reklamının ve tanıtımının yapılmasına da kesinlikle karşıyız, bunun da bilinmesini istiyoruz. Tüm bu kırmızıçizgilerimiz çerçevesinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu ilaçları nasıl sınıflandıracağız konusunda çalışıyoruz. Bize özgü ve güvenilir bir sistem için tüm paydaşların görüşünü alarak yol alacağız. Ben çalıştayınızın verimli geçmesini diliyorum” dedi.

Açılış konuşmalarından sonra panele geçildi. Moderatörlüğünü Ecz. Hakan Gençosmanoğlu’nun yaptığı ‘Reçetesiz İlaçlara Sektörel Bakış’ başlıklı panelde, Dr. Ecz. Aslı Can Ağca (TİTCK), Dr. Ersin Yarış (TTB), Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu (Yakındoğu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi), Turgut Tokgöz (İEİS), Doç. Dr. Deniz Sezgin (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi) birer konuşma yaptılar.

Panelistlere söz vermeden önce çerçevesini çizen bir konuşma yapan Gençosmanoğlu, reçetesiz ilaçların artık tüm dünyada sıkça tartışıldığını, bugün de farklı kurumlardan hem ekonomik olarak hem de sağlık boyutuyla bunun somutlaştırılacağını söyledi. Gençosmanoğlu, “Reçeteli ilaçtan reçetesiz ilaca doğru bir geçiş var. Bunun en önemli 2 sebebi şu; dünyadaki nüfusun yaşlanmasıyla birlikte artan hasta profili ve kamu kurumlarının artan ilaç harcamalarına aldığı önlemler ve bu alanda yatırım yapan özel sektörü hareketlendirme çabaları. Bu geçişin halk sağlığı noktasındaki sakıncaları tartışılıyor, biz de bunları tartışacağız” dedi.

İlk olarak söz alan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu temsilcisi Dr. Ecz. Aslı Can Ağca, OTC pazarının giderek artan bir grafiği olduğunu, en çok artışın 2008 ile 2013 yılları arasında olduğunu, pazarın toplam ilaç pazarı içerisinde ’luk bir alan kapladığını belirtti. Ağca, OTC konusundaki temel çıkış noktalarının güvenlik olduğunun da altını çizdi. Eczacıların danışmanlık, sunucu ve eğitmen rollerini çok önemsediklerini ve bu uygulamalara bu çerçevede yaklaşacaklarını sözlerine ekledi.

Daha sonra söz alan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Deniz Sezgin ise, tüm dünyadaki nüfusun yaşlandığını ve hastalıkların arttığını belirtti. Konu hakkında medyanın yoğun bir çabası olduğunu söyleyen Sezgin, medyayı tek başına sorumlu tutmanın yeterli olmayacağını vurgulayarak, “Son 10 yıl içerisinde pek çok televizyon programının içerisinde sağlıkla ilgili bilgiler bulunuyor. Birey de bu bilgileri sorgulamadan, neyin doğru ve yanlış olduğunu bilemeyen vatandaşlar da bu bilgi kirliliği içerisinde kayboluyorlar. Daha sağlıklı olma vaadiyle aslında bireyler daha fazla tüketime ve daha fazla para harcamaya yönlendiriyorlar.” dedi.

Türk Tabipleri Birliği’nden Dr. Ersin Yarış ise, halk sağlığından öte toplum sağlığının önemine vurgu yaptı. Yarış, OTC’yi sektörün istediğini ama daha fazla medyanın istediğini vurguladı. Sağlık okuryazarlığı konusunda son derece geride kalmış bir toplum için reklamın tehlikelerine dikkat çekti. OTC’ye geçilirse reklamların olmayacağı konusuna inanmadığını, çeşitli yollardan reklamların yapılacağını ve buna engel olmanın mümkün olmadığını söyledi. Yarış, “Bu alan bataklık bir alandır. Toplum sağlığı açısından da son derece tehlikelidir” dedi.


İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası temsilcisi Turgut Tokgöz de reçete gerektirmeyen ürünler hepsinin ilaç olmadığını, birçok ürünün de bu alan içerisinde olduğunu, reçetesiz ilaçlar konusunun bu geniş yelpaze içerisinde değerlendirmesi gerektiğini söyledi. Kırmızı çizgilerinin bu ürünlerin sadece eczanelerde, eczacı danışmanlığında temin edilmesi gerektiği olduğunu vurgulayan Tokgöz; “Eczacılarımız bu sistemin ayrılmaz bir parçasıdır ve bunun teminat altına alınması gerekir. Her ülkenin sağlık otoritesi kendi koşullarına uygun politikalar belirler. Temin edilme, fiyatlandırma bu konuların başında gelir. Bunun içerisinde reklamlar da bulunuyor. Bizler de reklamı değil ama marka tanınırlığı sağlayacak bir tanıtımın yapılmasının doğru olacağını savunuyoruz” dedi.

Yakındoğu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu; OTC’nin ilk kez 1985 yılında gündeme geldiğini, o günlerden beri bu konunun tüm paydaşların gündeminde olduğunu ve bu konuda ciddi bir mücadele verildiğini belirtti. Geçmişten bugüne mevzuatlardaki reçetesiz ilaç tanımlarından, içeriğinden ve uygulama alanlarından da bahseden Abacıoğlu, reçetesiz ilaçların dünyadaki sınıflandırmalarına bakıldığında geri ödemeli-geri ödemesiz, sadece eczanede satılan, eczane dışında satılan gibi çeşitlilik arz eden bir sınıflandırma içinde değerlendirmek gerektiğini ifade etti. Abacıoğlu özetle şunları söyledi; “Dünyaya baktığımız zaman OTC’ler sadece eczacı danışmanlığında eczanelerden verilen ilaçlar kategorisinde değildir. Reçetesiz olarak eczane dışında ve eczacı dışı kişilerce de verilen ülkeler mevcut. Dünya Sağlık Örgütü ise 2000’li yıllarda bir ilacın OTC olabilmesi için bazı kriterlerden oluşan bir mevzuat hazırlıyor. Reçeteli ilaçtan reçetesiz ilaca nasıl geçileceği konusunda da bir yol haritası çiziyor. Ancak Türkiye’ye baktığımızda dünyadaki gibi böyle ilaç kategorizasyonu yok. Bu konuyu şöyle açıklayalım, hastaya bir özgürlük alanı icat ediliyor. Kendi kendine ilaçla tedavinin yararları ve zararları nelerdir gibi senaryolar üretiliyor. Ancak hastalığının ne olduğunu bilmiyor ki ilacının ne olduğuna karar versin. Hasta karar verici değil, karar vericilerin uzmanlığına muhtaç kişilerdir. Bu sebeple ilaçta reklam olmaz. Çünkü ilaç zorunlu bir üründür. Hekim tavsiyesiyle mutlaka eczaneden ve eczacı danışmanlığı ile alınır”


Panelistlerin konuşmalarını tamamlamasının artından soru cevap kısmına geçildi. Paneli izleyen konuklar da soru ve fikirleriyle panel boyunca sürdürülen tartışmalara katkılarını sundular.