BASIN AÇIKLAMASI: 2016’DA SAĞLIK, İLAÇ VE ECZACILIK ALANINDA NELER OLDU?

2016’DA SAÄžLIK, Ä°LAÇ VE ECZACILIK ALANINDA NELER OLDU?

ECZACILAR GÖZÜNDEN KUÅžBAKIÅžI BÄ°R DEÄžERLENDÄ°RME

Değerli basın mensupları,

2016 yılı ülkemizde ve Dünya’da ileride tarih sayfalarında önemli yer tutacak siyasal ve toplumsal alt-üst oluÅŸların, büyük kırılmaların meydana geldiÄŸi bir yıl oldu. Türkiye 15 Temmuz’da belki de en uzun, en zor ve en kanlı gecelerinden birini yaÅŸadı. Ulusal iradenin tecelligâhı Gazi Meclisimiz darbecilerce bombalandı.Tüm toplumsal kesimlerin kararlı duruÅŸu sayesinde demokrasimize kasteden bu darbe giriÅŸimi geri püskürtüldü. KuÅŸkusuz önümüzdeki yıllarda hem bu geliÅŸmelerin hem de bu geliÅŸmelerin yarattığı sonuçların çok daha kapsamlı, çok daha ayrıntılı bir çözümlemesi yapılacaktır. Åžimdilik 2016’ya damgasını vuran bu vahim olayı bir kez daha kınadığımızı ifade etmekle yetinelim.

Ülkemiz ne yazık ki 2016 yılı içerisinde yüreklerimizi yakan, evlere ateÅŸ düÅŸüren çok sayıda terör saldırısının hedefi haline geldi. Ä°stanbul, Ankara, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep, Mardin-Midyat, Elazığ, Van, Bitlis, Adana ve Kayseri’de meydana gelen 17 bombalı saldırıda asker, polis, sivil, genç, yaÅŸlı, kadın, çocuk pek çok insanımız hayatını kaybetti ve yaralandı. Türkiye’nin kalbi Ankara’da iki kez, Ä°stanbul altı kez büyük çaplı terör saldırısı yaÅŸandı. Saldırıların 2016’da kalmasını umarken 2017’ye Reina katliamı ile uyandık. Toplam 267 kiÅŸi öldü, bine yakın insan yaralandı. Sözkonusu terör saldırılarını bir kez daha lanetliyor, yaÅŸamını kaybedenleri saygı ve rahmetle anıyor, umudumuzu, geleceÄŸimizi, ülkemizi esir almak isteyen teröre geçit vermeyeceÄŸimizi buradan bir kez daha ilan etmek istiyoruz.

2016’da 328 kadın erkek ÅŸiddetinin kurbanı oldu. 1970 iÅŸçi çalışırken iÅŸ saÄŸlığı ve güvenliÄŸine uygun koÅŸullar yerine getirilmediÄŸinden iÅŸ cinayetlerinde yaÅŸamını yitirdi. Çocuk istismarı 2016 yılında da kanayan yaralarımızdan biri olmaya devam etti. Bizzat TÜÄ°K verilerine göre çocuklara yönelik cinsel istismar davaları son 10 yılda 3 kat artmıştır. DiÄŸer yandan okul sıralarında oturması gereken çocuklarımız kimisi ağır iÅŸler olmak üzere güvencesiz, sigortasız olarak saÄŸlıksız ortamlarda düÅŸük ücretlerle çalışmak zorunda kalıyor. 1 milyonun üstünde çocuk tarım, sanayi ve hizmet sektöründe iÅŸçi olarak çalışıyor.

Kadına ve çocuÄŸa yönelik ÅŸiddeti engelleyecek, emek sömürüsünün önüne geçecek bütünlüklü, çok boyutlu ve kapsamlı politikalar üretilmediÄŸi, ayrımcılığı meÅŸrulaÅŸtıran söylem ve giriÅŸimlere izin verildiÄŸi ölçüde ne yazık ki ÅŸiddetin ve cinayetlerin yaÅŸamlarımızdan eksik olması mümkün deÄŸildir.

Değerli basın mensupları,

Uluslararası örgütlere göre, Türkiye 2016'da özgürlüklerin en çok gerilediÄŸi ülkeler arasında ve artık kısmen özgür ülkelerden biri sayılmaktadır. Yine, Türkiye’nin Dünyada en çok gazetecinin hapiste bulunduÄŸu ülkeler içerisinde yer aldığı ifade edilmektedir. OHAL döneminde binlerce kamu çalışanı, akademisyen, öÄŸretmen, saÄŸlıkçı KHK’lar ile kamudan ihraç edilmiÅŸ yahut açığa alınmıştır. Söz konusu uygulamalar büyük maÄŸduriyetleri de beraberinde getirmektedir. Belediyelere atanan kayyumlar, milletvekillerinin tutuklanması, sosyal medya paylaşımlarından dolayı yaÅŸanan gözaltı ve tutuklamalar, internet yasakları, yargı bağımsızlığı noktasındaki bazı kuÅŸkular siyasal özgürlüklerden ve demokrasiden giderek uzaklaÅŸtığımız izlenimini güçlendirmektedir. Elbette ki suç iÅŸleyenler ve suça karışanlar titiz bir yargılama sürecinden sonra cezalarını çekmelidir.

DiÄŸer yandan siyasal iklimin bozulması, aslında tüm Dünya’da yaÅŸanan ve Türkiye’yi saran iktisadi krizin derinleÅŸmesine neden olmaktadır. Ciddi bir durgunluÄŸa sürüklenmiÅŸ olan Türkiye ekonomisi geçtiÄŸimiz yıl da büyüme kaybı yaÅŸamış ve yatırımlar azalmıştır. Uzun vadede sürdürülebilir olmayan inÅŸaat ağırlıklı büyüme bugün tıkanma noktasına gelmiÅŸ, terör saldırıları dolayısıyla turizm gelirlerinde ciddi kayıplar yaÅŸanmış, ülke dış yatırım çekemez hale gelmiÅŸ, faiz oranları ve döviz giderek yükselmiÅŸtir. Krizi aÅŸma yolunda yıllar içerisinde büyük emeklerle oluÅŸturulmuÅŸ kamu ÅŸirketlerinin Varlık Fonu’na devredilmesi yöntemi ise hem harcamalar hem de kaynakların kullanımı açısından ÅŸeffaflık, denetim ve bugünkü harcamaları finanse edebilmek adına gelecek kuÅŸakların borçlandırılması noktasında endiÅŸeler yaratmaktadır.

Bu arada Türkiye Ä°statistik Kurumu'nun (TÜÄ°K) açıkladığı verilere göre 2016 yılının Ekim ayında iÅŸsizlik oranı % 11,8 ulaÅŸmıştır. Bu oran, 2010 yılının Mart ayından beri kaydedilen en yüksek iÅŸsizlik oranıdır. 2016 yılının Ekim ayında iÅŸsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 500 bin kiÅŸi artarak 3 milyon 647 bin kiÅŸi olmuÅŸtur. Bizler sürdürülebilir kalkınma, güçlü ekonomi, toplumsal refah ve istikrar hedeflerine ancak ulusal birlik, demokrasi, adalet, hoÅŸgörü ve toplumsal barış paydasında buluÅŸtuÄŸumuzda ulaÅŸabileceÄŸimize inanıyoruz. 

Değerli basın mensupları,

SaÄŸlık, ilaç ve eczacılık alanında 2016 tablosuna baktığımızda bütçeden saÄŸlığa ve ilaca ayrılan payın artmakla birlikte hala yetersiz olduÄŸunu ifade etmemiz gerekir. OECD ülkeleri içerisinde Türkiye’nin saÄŸlığa ve ilaca yaptığı harcama pek çok ülkeden çok daha azdır. OECD ülkelerinde toplam saÄŸlık harcamalarının GSYÄ°H içindeki payına bakıldığında Türkiye % 5,4’lik oranla OECD ortalaması olan % 8,9’un altındadır. SaÄŸlık Bakanlığı 2017 Bütçe sunumuna göre; kiÅŸi başına düÅŸen ilaç harcaması Türkiye’de 170 Dolarken, OECD ortalaması ise 527 Dolardır. Bu rakamlara bakarak Türkiye’de ilaç ve saÄŸlık harcamalarının yüksek olduÄŸunu söylemek mümkün deÄŸildir.

KuÅŸkusuz, ülke kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amacıyla tasarruf politikalarına gidilebilir ancak bu tek parametre olamaz, olmamalıdır. SaÄŸlık doÄŸası gereÄŸi yalnızca tasarrufun ön plana çıkarılamayacağı, insan unsurunun birincil öneme sahip olduÄŸu özgül bir alandır. SaÄŸlık riskleri kolektif risklerdir, bu çerçevede hem saÄŸlık hizmetlerinin finansmanı hem de saÄŸlık harcamaları büyük oranda kamusal nitelik taşımak zorundadır. Kamu ilaç harcamalarında tasarrufun birincil yolu; önleyici-koruyucu saÄŸlık hizmetlerinin yaygınlaÅŸmasını ve tam anlamıyla verilmesini saÄŸlayan,eÅŸdeÄŸer ilaçlara yönelik desteÄŸi bir kamu politikası haline getiren ve akılcı ilaç kullanımını önceleyen ulusal bir saÄŸlık politikasıdır.

SaÄŸlık harcamaları içerisinde ilaç harcamaları 2016’da 22,1 Milyar olarak gerçekleÅŸmiÅŸ, 2017 bütçesinde ise 23,8 milyar olarakgerçekleÅŸeceÄŸi öngörülmektedir.Bütçeden ilaca ayrılan payın 24 milyar TL’ye yaklaÅŸmış olması elbette olumlu bir geliÅŸmedir. Ancak özellikle 2009-2013 yılları arasında uygulanan global bütçe döneminde ilaca ayrılan payın genelde 15-16 Milyar TL civarında sabitlendiÄŸi, bunun ilaç ve eczacılık alanında daralmaya neden olduÄŸu, eczane ekonomilerinin bu süreçte önemli ölçüde eridiÄŸi gerçeÄŸi gözlerden uzak tutulmamalıdır.Yıllık nüfus artışı, yaÅŸam süresinin uzaması ve yaÅŸlanan nüfus, özel saÄŸlık hizmeti sunucularından da hizmet alınması ile saÄŸlık hizmetlerine eriÅŸimin eskiye nispetle çok daha kolay hale gelmesi, hekime gitme sıklığının yıllar içerisinde artarak 2016 yılında 8,4’e ulaÅŸmış olmasıve artan tedavi harcamaları gibi temel parametreler göz önünde bulundurulmadan ilaç harcamaları uzun süre baskılanmıştır. Oysa ülkemizde tüketilen ilaç kutu sayısı % 202 artış gösterirken, ilaç harcamaları 2002’den bu yana 2016 fiyatlarıyla sadece % 10 artış göstermiÅŸtir.Aynı süreçte tedavi giderlerine ayrılan payın ilaca ayrılan payın iki katı olduÄŸunu gözlerden uzak tutmamak gerekir. Nitekim tedavi giderlerine 2017 saÄŸlık bütçesinde 50,5 milyar TL ayrılmıştır. Bu rakam 2009 yılında 15,1 milyar TL idi. Tedavi harcamalarının bu kadar yüksek olmasının ana nedenleri pratikte koruyucu saÄŸlık perspektifinden giderek uzaklaşılması ve özel hastanelerin sayısındaki muazzam artıştır. 2002 yılında 180 özel hastane varken bu sayı bugün 560’ın üzerine çıkmıştır. KuÅŸkusuz piyasa ekonomisi içerisinde özel sektörün varlığı yadsınamaz ve gereklidir. Ancak saÄŸlık gibi insan hayatının temel bileÅŸeni olan bir alanda kamunun varlığı küçültülürken kamu kaynaklarının aktarılması suretiyle özel kesimin büyütülmesi saÄŸlık hakkına eriÅŸimin özünü zedeler, hatta hakkı ortadan kaldırır niteliktedir.

Değerli basın mensupları,

Sosyal Güvenlik Kurumu 2015 yılında 11,4 milyar lira açık verirken 2016 yılı sonu itibariyle açığın 20,1 milyar liraya çıktığı, bu yıl sonunda ise 21,6 çıkacağı ifade edilmektedir. Bütçe açıklarını telafi noktasında ise kamu otoritesinin ilaçta sıkı mali tedbirlere baÅŸvurmaktadır. DiÄŸer yandan 2016’nın son gününde Resmi Gazete’de yayınlanan SaÄŸlık Uygulama TebliÄŸi deÄŸiÅŸikliÄŸi ile muayene katılım paylarının artırılarak bir kez daha cepten ödemeler yoluyla açıkların kompanse edilmesi yoluna gidilmiÅŸtir.Bu süreçte ilaç, muayene ve reçete katılım payı gibi maliyetlerin tahsil edilmesi iÅŸi eczacıların sırtına yüklenerek eczacılar bir anlamda veznedara dönüÅŸtürülmüÅŸ ve vatandaÅŸlarla sık sık karşı karşıya kalmıştır. Eczacı ile halkı karşı karşıya getiren bir diÄŸer husus ise; ilaç fiyat farkları uygulaması nedeniyle hastadan fark alma mecburiyetidir. Söz konusu ücretlerin eczanelerden tahsiline son verilmesi yönündeki uzun yıllardır ısrarla dillendirdiÄŸimiz talebimiz geçtiÄŸimiz yıl da kamu otoritesi nezdinde karşılığını bulamamıştır.

Türkiye’de ilaç sektörüne baktığımızda; yerli-ithal ilaç oranı dengesi açısından ÅŸu deÄŸerlendirmeleri yapmak mümkündür: Kutu bazında ithal ilaç kullanımı 2006 yılından bu yana yüzde 11 oranında artmış, yüzde 15,8’den yüzde 26,8’e ulaÅŸmıştır. 2016 yılı itibariyle piyasada satılan her dört ilaçtan bir tanesi ithal ilaçtır. Ancak bu ilaçlar genellikle pahalı ilaçlar olduÄŸu için TL bazında piyasanın yüzde 58’ini oluÅŸturmaktadır.

Çokuluslu ilaç ÅŸirketlerinin ülkemizdeki payı gün geçtikçe artmakta, birleÅŸmeler ve ilaç firmalarının satın alınmasıyla bu durum perçinlenmektedir. GeliÅŸmekte olan ülkeler açısından ulusal ilaç endüstrisinin güçlendirilmesi, geliÅŸtirilmesi ve desteklenmesi saÄŸlık politikaları açısından olmazsa olmazlar arasında yer almaktadır. Günümüzde ilacın uluslararası rekabet gücü yüksek sektörlerden birisi olması, ilaç endüstrisinin ekonomik büyüme ve uluslararası rekabet gücünü koruma/geliÅŸtirme açısından önemini ortaya koymaktadır.

Ülkemiz, 2016 yılı ilaç sektörü büyüklüÄŸü bakımından dünyada 16’ıncı, Avrupa’da 6’ıncı sırada yer almakla birlikte, çektiÄŸi Ar-Ge ve üretim yatırımları açısından oldukça yetersiz kalmakta ve katma deÄŸeri yüksek ürünler üretememektedir. Mevcut Ar-Ge faaliyetleri yeni bir molekül geliÅŸtirilmesinden ziyade, mevcut bir molekülün kopyalanması üzerine yoÄŸunlaÅŸmaktadır.

Değerli basın mensupları,

Dünya ölçeÄŸinde ve özellikle Türkiye’de Euro ve Dolar kurlarındaki radikal yükseliÅŸin ilaçların bulunabilirliÄŸi konusunda yeni sorunları da beraberinde getirmesi ihtimali çok yüksektir. Ä°laç fiyatlarında döviz/Euro kuru 2009’dan 2015’e kadar uzun bir süre 1,95 TL’ye sabitlenmiÅŸ, 2015 Eylül ayında2.07 TL’ye çıkartılmış; 20 Åžubat 2017 itibariyle ise 2,34 TL’ye çıkarılacaktır. Euro kurunun 2.34’e çıkarılmasıyla ilaç fiyatlarında yaÅŸanacak olan artışın eczanelere ve eczacının reel gelirine yansıması sınırlı olduÄŸu gibi Dolar’da yaÅŸanan büyük artışın, TL’nin deÄŸer kaybetmesinin önüne geçilip geçilemeyeceÄŸi belirsizliÄŸini korumaktadır. Euro Kuru’nda yüzde 5’lik fiyat artış ve düÅŸüÅŸlerine duyarlı sisteme tekrar geçilmezse ilaçların bulunabilirliÄŸinde ciddi sıkıntılar çıkacaktır. Bu nedenle, bugün piyasanın kutu satışı olarak %81’ini oluÅŸturan 10 TL’nin altındaki ilaçlarda %25 karlılıkla eczanelerin finansal sürdürülebilirliÄŸini saÄŸlamak mümkün gözükmemektedir. Eczacının bu kârlılık oranlarının dışında sabit bir ücret alması zorunluluktur.

Hepinizin bildiÄŸi gibi geçtiÄŸimiz ay basına “ilaç zammı” olarak yansıyan, ilaçta sabit kur uygulamasındaki yeni düzenlemenin 20 Åžubat’da baÅŸlayacağının duyurulması ile sun’i bir kriz yaratılmış ve çeÅŸitli ilaçlar piyasada bulunamaz hale gelmiÅŸtir. Buradan sormak istiyoruz; yaratılan bu sun’i krizden kimler yararlanmaktadır? Daha önce fiyat düÅŸüÅŸleri 45 gün sonra uygulamaya konulurken ilaç bulunurluÄŸunda herhangi bir sıkıntı yaÅŸanmamakta idi. Ama 45 günlük geçiÅŸ süresi fiyat artışında söz konusu olunca ilaçlar birden bulunamaz oldu. Ve bunun sonucunda da geçiÅŸ süresinin azaltılacağı duyuruldu. Özellikle üretici firmaların ilaçları elinde tutarak piyasaya vermemesi insan saÄŸlığı açısından kabul edilebilir bir tutum deÄŸildir. Hiç kimsenin ve hiçbir kurum ya da kuruluÅŸun hastalarımızı ilaçsız bırakmaya hakkı yoktur.

Değerli basın mensupları,

Yıllardır akılcı ve sorumlu ilaç kullanımın önemine vurgu yapan bir meslek örgütüyüz. Bu baÄŸlamda SaÄŸlık Bakanlığı’nın akılcı ilaç kullanımı politikalarını destekliyoruz.

Ancak Bakanlığın akılcı ilaç kullanımının teÅŸviki yönündeki tüm çabalara raÄŸmen son 10 yılda ilaç tüketiminin artış göstermesi akılcı ilaç kullanımı noktasındaki perspektifin yeniden gözden geçirilmesi gerektiÄŸi, akılcı ilaç kullanımının sadece tasarruf politikaları ve ilaç harcamalarının kısılmasına indirgenerek sonuç alınamayacağı anlaşılmalıdır. Nitekim 2016 yılı itibariyle kiÅŸi başına ilaç tüketimi kutu bazında deÄŸiÅŸmemiÅŸ, 2015 yılında olduÄŸu gibi 2016’da da 25 kutu olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. Ä°lk üç sırada yine bir önceki yıl ile aynı olarak mide-sindirim sistemi ilaçları, astım/koah, grip-nezle gibi soÄŸuk algınlığı tedavisinde kullanılan solunum sistemi ilaçları ve aÄŸrı kesiciler yer almaktadır. Antibiyotiklerin pazar payında % 10,7’den % 10,2’ye bir gerileme görülse de kutu satışı bakımından bir önceki sene ile aynı olarak, beÅŸinci sırada yer almaktadır. SaÄŸlık Bakanlığı tarafından “Akılcı Ä°laç Kullanımı (AÄ°K) Ulusal Eylem Planı 2014-2017” hazırlanmış ve uygulamaya konulmuÅŸ olmasına raÄŸmen OECD ülkeleri arasında günlük kullanım miktarına göre antibiyotik tüketiminde % 41,1 ile birinci sırada yer almaktayız. OECD ortalaması % 20,5; Avrupa’da ise bize en yakın ülke %29,1 ile Ä°talya. Yaklaşık her üç reçetenin birinde antibiyotik yer almaktadır. Bu oranlar akılcı antibiyotik kullanımı ve akılcı reçeteleme konusunda hala büyük eksikliklerimiz olduÄŸunu göstermektedir. Öte yandan akılcı olmayan antibiyotik kullanımının yarattığı antimikrobiyal direncin, 2016 G20 Bildirgesi’ne giren saÄŸlık ile ilgili tek konu olduÄŸunu; küresel ekonomik istikrar, büyüme, sürdürülebilir kalkınma ve halk saÄŸlığını tehdit eden unsur olarak tanımlandığını, önümüzdeki 40 yılda küresel GSYH’da toplam 120 trilyon dolar kayba neden olabileceÄŸi öngörüsünün yapıldığını belirtmek gerekir.

BilindiÄŸi gibi, 1 Temmuz 2015 tarihinden itibaren hastaların tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarının hastanelerce temini zorunlu hale getirilmiÅŸtir. Bu durumdaki pek çok ilaç grubundan birisi olan bu ilaç grubunun hastanelerce temininin kamuya bir yarar saÄŸlayıp saÄŸlamadığı konusunda yaptığımız çalışmada; hastaneden verilen kemoterapi ilaçlarında jeneriÄŸi bulunmayan ilaçlara doÄŸru bir kayma yaÅŸandığını ve bu ilaçların fiyatlarının eczane fiyatlarından daha yüksek olduÄŸunu gördük. Kamunun, bu uygulama ile ilaç firmalarının yansıttığı ıskonto ve ihalelerden ne ölçüde yararlanabildiÄŸi, ihale yönetim maliyetleri, ek lojistik ve stok yönetim maliyetlerinin hastanelerin kazançlarını karşılayıp karşılamadığı, hastanelerden ilaç temini uygulaması ile ilaca yapılan kamu ödemesinin ne kadarının özel hastanelerce gerçekleÅŸtirildiÄŸi hususları da tabloya eklenince, bu uygulamanın kamuya yarardan çok zarar getirdiÄŸi açıktır.

Bu uygulamareçete göçüne yol açıp açabilecek, fiyat etkisi bakımından kamunun toplam ilaç harcamalarını olumsuz etkileyebilecek, uzun vadede ilaçların eczanelere göre daha yüksek ortalama fiyatlarla hastalara sunulması sonucunu beraberinde getirecektir.

Yine kamu saÄŸlık otoritesinin aldığı kararlarla günübirlik tabir edilen ilaçlar, mamalar, gıda takviyeleri, botoks ürünleri, aşılar ve eklemiçi sıvıları gibi kalemlerin eczane dışarı çıkarılmasıhalk saÄŸlığı açısından olumsuz çıktılar yarattığı gibi eczane ekonomilerinde de daralmaya yol açmaktadır. Acaba kaç ürün daha eczane dışına çıkarılacak, eczane ekonomisi daha ne kadar daraltılacaktır? Eczacıya kaşıkla verilirken kepçeyle alma yönteminden ne zaman vazgeçilecektir? Hem Türkiye’nin dört bir yanında özveriyle hizmet sunan eczanelerin hem de toplum saÄŸlığı ve hem de kamu ekonomisinin korunması açısından bu ürünlerin eczanelere geri verilmesi elzemdir.

Değerli basın mensupları,

Bir baÅŸka temel mesele ise Türk Eczacıları BirliÄŸi olarak tamamen toplumsal sorumluluk bilinci ve kamu yararı amacıyla 1996’dan beri SaÄŸlık Bakanlığı, 2007’den bu yana SGK ile yaptığımız protokollerle yürüttüÄŸümüz yurtdışından ilaç hizmetinin SGK tarafından tasarruf gerekçesiyle PTT ile yapılacak bir baÅŸka protokol ile geri alınmak istenmesidir. Türk Eczacıları BirliÄŸi bu hizmeti kâr elde etme mantığı ile yürütmemektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu, sosyal devlet olmanın bir gereÄŸi olarak bu hizmeti zaten kendisi yapmalıdır. Ancak yirmi yıldır sürdürülen, oturmuÅŸ bir sistemi bozmak, tamamen ortadan kaldırmak, bunun yerine nasıl iÅŸleyeceÄŸi belli olmayan bürokratik bir sistem kurmak, bir bakıma hantal ve yürümüyor diye kapatılan SSK eczanelerini yeniden ihdas etmeye çalışmak, anlaşılabilir bir tutum deÄŸildir. Sürdürülebilir de deÄŸildir. Vatandaşın ilaca eriÅŸimi ve ilaçların bulunabilirliÄŸi noktasında büyük problemlerin yaÅŸanacağı ÅŸimdiden öngörülebilir. Dahası bu alanın kamu hizmeti mantığıyla çeliÅŸen özel ÅŸirketlerin iÅŸtahını kabartan rekabete açık bir alan haline getirilip getirilmeyeceÄŸi de muammadır. Akılcı bir tasarruf stratejisi ilaçları getirme yetkisini bir kurumdan alıp baÅŸka bir kuruma vermek, uzun vadede ise özel kesime açmak deÄŸildir. Bu meselenin çözümü bulunamayan ilaçların Türkiye’de ruhsatlandırılması sürecinin hızlandırılması ve geri ödeme kapsamına alınarak tüm eczanelerden temininin mümkün kılınmasıdır. Kamunun hasta yararını önceleyerek en kısa sürede bu yanılgıdan kurtulması beklentimizdir.

Değerli basın mensupları,

BildiÄŸiniz gibi geçtiÄŸimiz hafta Türkiye’nin ilk ÅŸehir hastanesi olan Mersin Åžehir Hastanesi açıldı. KuÅŸkusuz ülkemizde yeni, modern ve büyük saÄŸlık tesislerinin yapılmasını hepimiz arzuluyoruz. Ancak yeni yatırımlar yapılırken kamu yararı, saÄŸlık hakkı ve saÄŸlık çalışanlarının hakları gözetilerek ve mevcut devlet hastaneleri korunarak yapılması halk saÄŸlığı ve ülke ekonomisi açısından birincil önemde olduÄŸunu da hatırlatmak isteriz.Bu süreçte ÅŸehir hastanelerinin kurularak mevcut hastane, poliklinik ve saÄŸlık kuruluÅŸlarının kapanmasıyla hastane çevresindeki eczanelerin maÄŸduriyetler yaÅŸaması ve kapanma noktasına gelmesi kaçınılmazdır. Åžehir hastaneleri projesi yaÅŸama geçirilirken; yüklü kamu borcu oluÅŸacağı hastaların mekânsal olarak saÄŸlığa ulaşımını güçleÅŸebileceÄŸi saÄŸlık hizmet sunumunun özelleÅŸtirilmesi ve buna baÄŸlı olarak saÄŸlık eÅŸitsizliklerinin ortaya çıkabileceÄŸi, mevcut saÄŸlık hizmet sunucuları açısından maÄŸduriyetler yaratılacağı risk ve ihtimalleri gözlerden ırak tutulmadan yeni bir perspektifle deÄŸerlendirme yapılmalıdır.

Değerli basın mensupları,

2016’da maalesef saÄŸlıkta ÅŸiddet artmaya ve can almaya devam etti. 24 Haziran’da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görev yapan dört meslektaşımız görevleri başındayken kör ÅŸiddetin kurbanı olarak yaÅŸamlarını yitirdiler.Bu korkunç katliam, saÄŸlıkta ÅŸiddetin ulaÅŸtığı aÅŸamayı ve ÅŸiddetin çok boyutluluÄŸunu bir kez daha gözler önüne sermiÅŸtir. DiÄŸer yandan baÅŸta Ä°stanbul olmak üzere büyük ÅŸehirlerde eczacılara ve eczane çalışanlarına yönelik ÅŸiddetin, eczanelere silahlı saldırıların ve soygun giriÅŸimlerinin artış gösterdiÄŸi bir yıl olmuÅŸtur. Ä°lk adım olarak özellikle gece nöbetlerinde nöbetçi eczanelerin bulunduÄŸu cadde ve sokaklardaki devriye sayısının ve güvenlik önlemlerinin arttırılması önemlidir. Ancak saÄŸlık meslek örgütleri olarak yıllardır ifade ettiÄŸimiz gibi saÄŸlıkta ÅŸiddet sadece bir-iki parametreye indirgenemeyecek, yalnızca sonuçlara odaklanarak ortadan kaldırılamayacak bir olgudur. Åžiddetin kaynağına gitmeyen çözümler palyatif çözümler olmaktan öteye gidemeyecektir.

2017’nin her türlü olumsuzluÄŸu geride bırakarak yeni ve yenilenen umutlarımızla daha yaÅŸanılabilir, daha demokratik, daha özgür ve daha müreffeh bir Dünya, Türkiye ve saÄŸlık ortamına yelken açtığımız, dayanışmayı büyüttüÄŸümüz, herkes için nitelikli saÄŸlık ve ilaç hizmeti sunumunun hayata geçtiÄŸini görebildiÄŸimiz bir yıl olmasını diliyorum.

Tüm basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur. 

TÜRK ECZACILARI BÄ°RLİĞİ MERKEZ HEYETÄ°