Eczacılık Günü'nde Basın Mensuplarıyla Kahvaltıda Buluştuk

 

 

14 Mayıs Etkinlikleri Kahvaltılı Basın Toplantısıyla Başladı

Her yıl belli bir tema çerçevesinde çeşitli etkinliklerle kutlanan 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü kutlamalarına başlandı. Bugün TEB Merkez Heyeti üyeleri ve Ankara Eczacı Odası Başkan ve yöneticileri,  Ankara’da gerçekleşen kahvaltılı basın toplantısında basın mensuplarıyla bir araya geldiler. TEB Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak, bu yılın teması olan “Sağlık Okuryazarlığı” na ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada şöyle denildi:

 

Yetersiz Sağlık Okuryazarlığı Karşısında Eczane Güvenin Sembolüdür

Değerli basın mensupları,

Ülkemizde modern eczacılığın temellerini oluşturan ilk eczacılık sınıfının kurulduğu ve ilk eczacılık dersinin verildiği tarih olan 14 Mayıs 1839’dan bugüne tam 175 yıl geçti.  Meslekî tarihimizde özel bir yere sahip olan bugünü, Türk Eczacıları Birliği olarak eczacı odalarımız, eczacı kooperatiflerimiz, eczacılık fakültelerimiz ve 30.000 eczacımız ile birlikte kutluyor olmanın kıvancını yaşıyoruz. Toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi, sağlık ve ilaç hakkının savunulması, daha nitelikli sağlık hizmet sunumunun gerçekleştirilmesi ve daha iyi bir sağlık ortamının tesisi için yoğun çaba sarf eden bir mesleğin mensubu olmanın gururuyla yolumuzda yürümeye devam edecek, nice 14 Mayıs’ları yine birlikte kutlayacağız.

 

 

 

Değerli basın mensupları,

Eczacılık; hastalıkların teşhis ve tedavisi ile hastalıklardan korunmada kullanılan ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması; ilacın analizlerinin yapılması, etkisinin devamlılığı, emniyeti, etkinliği ve maliyeti bakımından gözetimi; ilaçla ilgili standardizasyon ve kalite güvenliğinin sağlanması ve ilaç kullanımına bağlı sorunlar hakkında hastaların bilgilendirilmesi ve çıkan sorunların bildiriminin yapılmasına ilişkin faaliyetleri yürüten sağlık hizmetidir.  Bu anlamda eczacı; ilacın üretiminden hastaya ulaştırılmasına kadar her aşamada yetkinlik sahibi olan bir ilaç uzmanı ve sağlık danışmanıdır. Eczane ise; en kolay erişilebilir, halka en yakın sağlık kuruluşu olarak sağlık sisteminin kilit taşıdır. Söz konusu çoklu fonksiyonları sebebiyle üzerine titrenmesi, gözbebeği gibi korunması gereken eczaneler son 10 yıldır giderek ağırlaşan sorunlarla boğuşurken eczacılık mesleği değer kaybına uğramaktadır.

Sağlıkta tasarruf söylemi altında bütçeyi tutturmak ve sosyal güvenlik açıklarını kapatmak adına uygulamaya konulan ilaç politikaları eczacıyı ve eczaneyi vurur hale gelmiştir. Varlığı büyük ölçüde ilaç fiyatlarına bağlı olan eczaneler, her geçen yıl daha büyük ölçekli mali-ekonomik kayıplarla yüz yüze kalmaktadır. Söz konusu uygulamalar nedeniyle bir sağlık kuruluşu olan eczaneler artık sağlıklı hizmet vermekte zorlanmaya başlamıştır. Öte yandan ekonomi yönetiminin ilaç fiyatlarını düşürmek adına devreye soktuğu uygulamalar ilacın bulunabilirliğini ortadan kaldırma noktasına gelmiş, dolayısıyla halk sağlığını olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Oysa ilaç hizmetinin kesintisiz sürdürülebilirliğinde, sosyal güvenlik harcamalarının kontrolünde, ilaç kullanımının akılcı bir temele yerleştirilerek kamu ekonomisinin güçlendirilmesinde ve kaynak israfının engellenmesinde eczacı vazgeçilmez öneme sahip sağlık profesyonelidir. Bu nedenle acilen eczane ekonomilerini düzlüğe çıkaracak tedbirlerin eczacı meslek örgütlerinin katılım gösterdiği bir mekanizma içerisinde alınması elzemdir.

 

Bu zaman dilimi aynı zamanda ülke gerçeklerini gözeten bir plana bağlı olmaksızın, mezunların istihdam sorunları dikkate alınmaksızın her geçen gün bir yenisi açılan eczacılık fakülteleri ile eczacılık mesleğinin vasıfsızlaşmasına giden yolların döşendiği yıllar olmuştur. Zira açılan fakülteler, yeterli altyapı ve başta öğretim elemanı olmak üzere yeterli kadrodan yoksun olduğu için eczacılık eğitiminin niteliği düşmekte, diğer yandan mezunlara serbest eczane dışında oldukça sınırlı biçimde eczacı istihdam alanları gösterilmektedir. İlk evrede varolan eczacılık fakültelerinin kontenjanlarını azaltmak, yeni Eczacılık Fakültesi açmamak ve yeni açılanların bir süre daha öğrenci almamasını sağlamak gibi adımlar atılması artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Mezunlar için ise, istihdam politikalarında değişikliğe gitmenin zamanı gelmiştir. Kamu kuruluşlarında, özel hastaneler ya da devlet hastanelerinde eczacı sayısı muhakkak artırılmalı ve yeni mezun eczacıların bu alanlara yönelmesi özendirilmelidir. İlaç sanayinin, ilacın gerçek uzmanı olan eczacıları istihdam etmesini sağlayacak kararlar alınmalı ve yaşama geçirilmelidir. Eczacılık mesleğindeki değersizleşme ve eczacı emeğinin vasıfsızlaşması, sağlık sisteminde kapanmayacak bir yaranın açılması demektir.

Değerli basın mensupları,

Tüm bu sorunların ortasında yol almaya çalışırken sağlık sisteminin geliştirilmesine ve halk sağlığının korunmasına katkı sunmak için büyük çaba sarf ediyoruz. O nedenle; 1968’den 2009’a Eczacılık Günü, 2009’dan bu yana Eczacılık Haftası olarak kutladığımız 14 Mayıs’ın ana teması olarak bu yıl “Sağlık Okuryazarlığı”nı belirledik. 12-18 Mayıs 2014 tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz Eczacılık Haftası’nda; ülkemizde maalesef oldukça düşük seviyelerde bulunan sağlık okuryazarlığı olgusuna vurgu yapmak; sağlık hizmetlerinden yararlananların bilgi ve danışmanlık ihtiyaçlarının karşılanmasında ise eczanelerin en güvenilir sağlık birimleri olduğunu hatırlatarak kamuoyunda farkındalık yaratmak, sağlık otoritesinin ve sağlık çalışanlarının dikkatini bir kez daha bu yöne çekmek istedik. 

Değerli basın mensupları,

Bireylerin yaşam kalitelerini arttırmayı sağlayabilecek becerilerin başında okuryazarlık gelmektedir.  Klasik tanımıyla okuryazarlık,  kişinin okuma ve yazma becerisine sahip olmasını ifade eder. Ancak söz konusu tanım, temel okuryazarlığı karşılayan oldukça dar bir tanımlamadır. Bilimsel devrimlerin hız kazandığı günümüz dünyasında temel okuryazarlık kavramı artık yeterli olamamaktadır. Bu bağlamda okuma ve yazma yeterliliğinden daha yüksek bir yeterliliği ifade eden işlevsel ve eleştirel okuryazarlık gibi okuryazarlık biçimleri giderek artan bir önem kazanmıştır. Kişinin tüm yaşamsal faaliyetlerinde özneleşmesini, politik, ekonomik ve sosyo-kültürel alanlarda etkin biçime yer alabilmesini, gündelik hayatı kavrayabilmesini ve müdahil olabilmesini sağlayabilmek için temel okuryazarlığın ötesine geçen okuryazarlık becerilerinin varlığını gerektirir. Bu bağlamda bir bireyin salt okuma-yazma biliyor oluşu o kişinin sağlık okuryazarı olduğu anlamına gelmemektedir. Sağlık Okuryazarlığı, kişilerin doğru sağlık kararları vermek için gerekli sağlık bilgi ve hizmetlerini anlama, edinme ve işleme kapasitesinin derecesi tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü de sağlık okuryazarlığını; “sağlıklı olma halinin sürdürülmesi ve geliştirilmesi yolunda, bireylerin bilgiye erişim, bilgiyi anlama ve kullanma yeteneği ile motivasyonunu belirleyen bilişsel ve sosyal beceriler” olarak tarif etmiştir. Sağlık okuryazarlığı kavramı, sağlıkla ilgili kararlar alabilmek için temel becerilerin ötesinde bilgiye dayalı bir altyapıya işaret etmektedir. Sağlık bakımı için yerine getirilmesi gereken kuralları uygulayabilme, ilaç etiketlerini, reçeteleri ve sağlığa ilişkin diğer önemli materyalleri okuma ve anlayabilme becerilerini içerir. Sadece okumak-anlamak değil kendi sağlığını tanımlayabilme, sağlığı ile ilgili uygun kararlar alabilme, sağlık sistemini nasıl kullanabileceğini ve bu sistemden nasıl yarar sağlayabileceğini bilme, bu bilgileri yönetebilme dereceleri de sağlık okuryazarlığı kapsamı içine dâhil edilmektedir.

Değerli basın mensupları,

Bugün hem ülkemizde hem tüm Dünya’da sağlık okuryazarlığı oranlarındaki yetersizlik önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Nitekim bir toplumda yetersiz sağlık sonuçlarının ortaya çıkışı ve dağılımı o toplumdaki sağlık okuryazarlığı düzeyi ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkilidir. Bu anlamda sağlık okuryazarlığı hem hükümetler, hem sağlık profesyonelleri hem de sağlık hizmetlerinden yararlananlar açısından en tepe noktada yerini almaktadır.  Sağlıklı yaşam yılının ve kalitesinin artırılmasında, sağlık eşitsizliklerinin giderilmesinde ve sağlık harcamalarının kontrol altına alınmasında sağlık okuryazarlığı belirleyici bir işlev görmektedir. Dünya Sağlık Örgütü “hem yoksul hem de zengin ülkelerde sağlıktaki eşitsizliklerin tespitinde sağlık okuryazarlığının merkezi bir role sahip olduğunu ifade etmektedir. Toplumun büyük bir bölümünü etkileyen düşük sağlık okuryazarlığı sosyo-ekonomik kayıplara neden olmakta; kronik hastalıkların görülme sıklığında artış, yetersiz hastalık göstergeleri ve koruyucu sağlık hizmetlerinin daha az kullanılması gibi ciddi advers sağlık çıktıları yaratabilmektedir. Söz konusu durum sağlık harcamalarında artışı beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla sağlık okuryazarlığı kaynakların doğru kullanılarak kaynak israfının önlenmesinde başattır.

Sağlık hizmeti alanlar cephesinden bireyin doğru bilgilenmesi, kendini ilgilendiren hususları tam ve net bir biçimde anlaması, doğru sağlık kararları alabilmesi ve kendisi açısından olumlu sağlık çıktıları elde etme anlamına gelen sağlık okuryazarlığı, sağlık profesyonelleri yönünden ise meslekî tatmin, hastayla doğru iletişim ve klinik becerilerin gelişmesi demektir. Bu doğrultuda sağlık alanının tüm bileşenlerinin birincil çabası, tedaviden önce, sağlık okuryazarlığını ve buna bağlı olarak koruyucu sağlık hizmetlerini geliştirmek olmalıdır.

Değerli basın mensupları,

Sağlık okuryazarlığının daha yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde dahi hastaların çok büyük bir çoğunluğu ilaçlarını akılcı biçimde kullanmamaktadır. Türkiye’de ise, temel okuryazarlık ötesinde daha geniş becerileri ifade eden işlevsel okuryazarlık ve sağlık okuryazarlığı oranları oldukça düşüktür. Bu durum ilaç kullanım alışkanlıklarını doğrudan etkilemekte; akılcı ilaç kullanımının önünde engel teşkil etmektedir.

Diğer yandan yetersiz sağlık okuryazarlığının bir neticesi olarak ortaya çıkan ilaç hataları, tıbbî hatalar içerisinde en yaygın görülen hatalardan birisidir. İlaç hataları; tedarik, reçete etme, ilacı hastaya verme, ilaç tedavisi yönetimi ve hastaların tepkisini izleme gibi birçok aşamada görülebilir. Hastalar da yanlış doz alarak, gereksiz ilaç kullanarak, tedaviye ilişkin tavsiyelere uymayarak veya advers ilaç etkileşimlerini fark edemeyerek ilaç tedavisi hatalarına neden olabilirler. Birçok ilaç tedavisi hatası hastanın ilaçları nasıl alacağını, ne sıklıkla ve ne kadar alması gerektiğini anlamamasından kaynaklanmaktadır.

Bu noktada eczacılar, sağlık okuryazarlığındaki yetersizliklerin yol açabileceği olumsuz sonuçlara ve tehlikelere karşı ilaçların akılcı kullanımı, tedaviye uyum ve tedavi yönetimi, kamu kaynaklarının israfının önlenmesi ve insan sağlığının korunması adına vazgeçilmez bir niteliğe sahiptir. Çağdaş eczacılığın en önemli ögesi; etkin ve etkili ilaç kullanımının sağlanmasıdır.  Çağdaş eczacılık felsefesinin pratiğe geçirilmiş hali olan İyi Eczacılık Uygulamaları; eczacı ve hasta arasında bilginin karşılıklı olarak transfer edildiği, güvenli bir şekilde saklandığı ve hasta bakımında doğru ilaç tedavisi ile en elverişli sonuçların elde edildiği biçimlerinin ortaya çıkarılması olarak tarif edilmektedir. Eczacının mesleki sorumluluğu çerçevesinde tedavi yönetimine aktif katılımını gerektiren bu sürecin temel hedefi; kullanılan ilaçların klinik etkinliğinin yanında hasta yararlılığının en üst seviyede sağlanmasıdır.

Halk sağlığının korunması, sağlık hakkına erişimin söylemden çıkarak gerçeğe dönüşmesi, daha nitelikli sağlık hizmetleri sunumu ve sağlığa ilişkin kararlarda katılımcılık için sağlık okuryazarlığı birincil önemdeki hususlar arasında yer almaktadır. Bu bağlamda işlevsel okuryazarlığın bir hayli aşağılarda olduğu ülkemizde halkın en yakın sağlık danışmanı olan ECZACILAR ile halka en yakın sağlık birimleri olan ECZANELER GÜVENİN ve SAĞLIĞIMIZ ADINA GÜVENCENİN SİMGESİDİRLER.  175 yıldır bu bilinçle hizmet sunan eczacılar, bundan sonra da bu güvene layık olarak halkımıza hizmet sunmaya devam edecektir. Eczacılılarımızın 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü’nü kutlar, her doğan günün ülkemiz ve dünyamız için sağlıklı günler getirmesini dileriz.